E-İHRACAT YAPARAK YURTDIŞINA AÇILMANIN ZAMANI GELMEDİ Mİ?

TEKNOLOJİ SEYAHAT ALIŞKANLIKLARIMIZI DA DEĞİŞTİRECEK
3 Şubat 2017
GİRİŞİMCİLİĞİN ÖNÜNDEKİ ENGELLER
3 Şubat 2017
TEKNOLOJİ SEYAHAT ALIŞKANLIKLARIMIZI DA DEĞİŞTİRECEK
3 Şubat 2017
GİRİŞİMCİLİĞİN ÖNÜNDEKİ ENGELLER
3 Şubat 2017

Son bir senedir e-ticaret firmalarının dilinden düşürmediği bir konu olan e-ihracat ile alakalı uzun zamandır yazılar okuyor, seminerler düzenliyor ve bu konunun uzmanı olan insanlarla tanışıyorum. İç piyasada ürün satmanın zorlaştığı ve ucuzladığı ülkemizde yurtdışına mal satmak isteyen birçok istekli firma sahibiyle karşılaşıyorum. Satışların döviz ile yapılmasından dolayı hem daha fazla para kazanma şansının olması hem de dünyaya açılma fikrinin cazip gelmesi konunun gün geçtikçe popüler olmasını sağlarken devletin de bununla alakalı teşvikler veriyor olmasından dolayı insanlara cazip geldiğini gözlemliyorum.

Her konu gibi e-ihracatında kendisine birtakım prosedürleri var ama firmalar bunlara adapte olduktan sonra gerisi çorap söküğü gibi ilerliyor. Kimi firma yurtdışındaki tüketiciye ürünlerini kendi web sayfasından satarken kimisi ise Amazon veya eBay gibi popüler yerlerden ulaştırıyor. Kendi web sayfasında her ülkeye göre bir dil, ödeme sistemi ve lojistik altyapısı oluşturmak ilk başta hem uzmanlık isteyen hem de maliyetli olan bir iş olsa da başka platformlara satıştan komisyon verilmediğinden dolayı uzun vadede avantajlı olabiliyor. Firmaların bazıları işi öğrenmek ve talep durumunu ölçmek için ilk etapta farklı platformlardan ürünlerini satıp riski minimize etmek isteyebiliyor. Bu arada yurtdışına e-ihracat yapmak isteyen firmaların danışmanlık aldığı çoğu kişi bununla alakalı fazla açıklama yapmaktan ve bilgi paylaşımında bulunmaktan kaçınıyor bu da öğrenme maliyeti denen kavramı ortaya çıkartıyor. Çoğu firma da bilinmeyeni öğrenmenin zor ve maliyetli olduğunu düşündüğünden bu işlere girmiyor ama ülkemiz insanından daha az eğitimli ve kıvrak zekaya sahip başka ülke vatandaşlarının firmaları e-ihracat sayesinde çok büyük cirolar elde ediyor. Danışmanların tabiri caizse kafalarını duvara vura vura belki de zarar ede ede öğrendikleri şeyleri başkalarının kolayca öğrenmelerini çok istememelerini eleştirebilirsiniz ama durum şimdilik bu. Bu arada büyük markalara danışmanlık yapan bazı kişilerin firmalara çok güzel paralar kazandırıp kendilerine de doğal olarak kazandırmasından dolayı bu konularda fazla söylemlerde bulunup ön planda olmak yerine işlerine konsantre olduklarını da öğreniyorum. Yaptığım seminerlerde senelerdir bununla uğraşan, atölyesinde bir şeyler üretip  bunları Etsy gibi yerlerde satan onlarca kişiyle de tanıştım. İyi eğitimli, dünyaya entegre, yabancı dil bilen, bir şeyler üretme becerisine sahip ve teknolojinin nimetlerinden yararlanan insanlarla tanışmak beni mutlu ederken bunların ağırlıklı olarak kadın olması mutluluğumu iki kat artırdı.

Yerim çok fazla olmadığından e-ihracat yapmadan önce dikkat edilmesi gerekenleri de buraya kısaca yazmak istedim. Öncelikle satılacak ürüne ilgili ülkede talep olup olmadığının araştırılması, o ülkenin vergi mevzuatının bilinmesi, lojistiğin ucuz, hızlı ve güvenilir şekilde nasıl yapılacağının öğrenilmesi, gümrük konularında deneyimli birisinden destek alınması, o ülkedeki yabancı dile hakim olunması, en uygun ödeme sistemlerinin seçilmesi, buna uygun web sayfası ve altyapının hazır hale getirilmesi ve o ülkeye uygun pazarlama kanallarının seçilmesi çok ama çok önemli. Kısacası bu konularla alakalı kişilerin firmalarda işe alınması veya danışmanlık alınması gerekiyor ki sonradan sıkıntı yaşanmasın. Bilginin önemiyle alakalı güzel bir örneği de sizlerle paylaşmak isterim. Ben ilk başta Türklerin en fazla yaşadığı ülke olan Almanya’da ürün satmak mantıklı diye düşünürken burada kredi kartı kullanımının inanılmaz düşük olmasından dolayı aslında onun öyle olmadığını öğrendim. Ürüne göre değişiklik gösterse de her firma ve danışmanın bana ilk işaret ettiği ülke, farklı zevklere sahip bir sürü tüketicinin ve paranın bol olmasından dolayı, ABD oldu.

Döviz kurlarının inanılmaz değişken olduğu son zamanlarda bu dergi elinize geçtiğinde rakamlar ne durumda olacak bilmiyorum ama olumsuz giden şeyleri lehimize de çevirmek mümkün diye düşünüyorum. Okumakta olduğunuz yazıyı kaleme aldığım saatlerde döviz kurlarındaki artış devam ederken üye olduğum her Whatsapp grubunda Amerikan Dolarının yarın kaç TL olacağı konusunda tahminler yapılıyor. Yurtdışına bağımlı bir ülke olduğumuzdan dolayı dövizdeki artışın bizim için çok iyi olmadığını biliyorum ama dakika başı döviz kurunun kaç olduğunun yazılıp çizilmesinin de moralleri aşağı çekmekten başka bir şeye yaramadığını da düşünüyorum. Kısacası, önümüze bakalım ve bu krizi nasıl avantaja çevirebiliriz buna odaklanalım.

*Bu yazı Digital Age Dergisinin 2018 Temmuz-Ağustos sayısında Murat Erdör’ün köşesinde yayınlanmıştır.